İnsanlar yeryüzünde her gün bir amaç için, bir umut için, yaşam için koşuştururken, çoğu zaman aslında nasıl bir yerde olduğunu unutuveriyor. ‘Nereden geldik, nereye gidiyoruz, koskoca evrende nasıl bir yerdeyiz, başımız ne idi, sonumuz ne olacak’ gibi soruları kendimize çok az soruyoruz. Hayat mücadelesi, ekonomik koşullar, ev geçindirme derdi, sağlık sorunları, eğitim, sosyal aktiviteler derken hayatımız hızlı bir şekilde akıp gidiyor. Her hayat ayrı bir hikaye, herkesin ayrı bir dünyası var.
Dünya denilen gezegen bizim için çok büyük, evrende ise zerre kadar bile olmayan, küçücük bir yer. Bugün dünyamızda yaklaşık olarak 8 milyar insan yaşıyor. Bazen bir kişinin hayatını bile bir kitaba sığdıramazken, dünya da yaşayan herkesin hayatını düşünmek bile zor. Ama bu, o hayatların olmadığı anlamına gelmez. Bizler kendi hayatımızı devam ettirirken, dünyanın başka başka coğrafyalarında da başka başka hayatlar bulumakta. Herkesin ayrı bir derdi, ayrı bir hedefi ve hayat hikayesi var. İmkanlar herkes için aynı değil tabii. Günlük yaşam gereksinimlerini zar zor karşılayabilenlerin olduğu gibi, imkanları çok fazla olanlar da var. Ama sonuç değişmiyor. Herkes için aynı. Her canlı başlangıçta ne ise sonunda da ona dönüşüyor. Toprak…
Kemal Paşazade, hayatı bir dörtlük ile ne kadar da güzel anlatmış;
Kısmetindir gezdiren yer yer seni,
Arşa çıksan akıbet yer, yer seni
Onun için onun adı oldu yer,
Önce besler sonra kendi yer seni.
Her canlının topraktan geldiği ve yine sonunun toprak olacağı yüce kitabımız Kur-an’ı Kerim’de de çok açık bir şekilde belirtiliyor.
“Sizi topraktan yarattık, yine sizi oraya döndüreceğiz ve bir kez daha sizi diriltip oradan çıkaracağız.” (Taha Suresi, 55.Ayet)
Günümüzde de bilim insanlarının araştırmaları doğruluyor ki, insan bedeninde var olan bütün elementler toprakta da var. Zaten aksi olması da düşünülemez. Çünkü hayatta kalmak için aldığımız her gıda, dolaylı da olsa bir şekilde topraktan geliyor. Eti hayvandan elde etsek te , hayvan da topraktan çıkan nebatat ile besleniyor.
Hatta sadece gıda ile değil; toprak, içinde barındırdığı madenler, enerji kaynakları gibi bir çok şey ile de, hep insana hizmet ediyor.
Peki neden her şey insana hizmet ediyor? Dünyada insandan daha güçlü canlılar da var. Onlar niye insana karşı üstünlük kuramıyor? Yine kutsal kitabımız, başımızın tacı Kur-an’ı Kerim’de insanın eşref-i mahlukat olduğuna işaret eden ayet-i kerimede, yüce rabbimiz mealen şöyle buyuruyor;
“Andolsun biz Âdemoğluna şan, şeref ve nimetler verdik; onları karada ve denizde taşıdık, kendilerine güzel güzel rızıklar verdik ve onları yarattıklarımızın çoğundan üstün kıldık.” (İsra suresi 70. Ayet)
Görüldüğü üzere hayat dediğimiz şey, aslında küçücük bir zaman diliminde zuhur eden, toprakla başlayıp toprakla biten, kısa bir film gibidir. Her şeyin geçici olduğu bu madde aleminde hiç te kavgaya gürültüye gerek yoktur. Hayat varsa ölüm de vardır. Bu toprağın üstü varsa altı da vardır.
Al-i İmran Suresi 185. Ayette “Her nefis ölümü tadacaktır” buyurulmaktadır. Dünya var olalı beri, az veya çok yaşayan hiç kimse ölümden kaçamamıştır. Kainat, yüzü suyu hürmetine yaratılan Peygamber efendimiz (SAV) dahi, bu dünyadaki kendisine verilen ömrü tamamladıktan sonra, ebedi aleme göç etmişlerdir. Dolayısıyla bu dünya geçicidir. Dünya nimetlerinden, hem bu dünyayı hem de ahireti kazanmak için yararlanmak mümkündür. Allah herkese doğru yolda olmayı, hakkı gözetmeyi, iki cihanda da mutlu ve bahtiyar olabilmeyi nasip etsin.
Saygılarımla..
Facebook Yorum
Yorum Yazın