Elektrik enerjisi, hepimizin temiz enerji olarak bildiği, günümüzde değeri tartışılmaz, kullanımı kolay, hem sanayi, hem de meskenlerde veya ofisler de kendisinden kolay kolay vazgeçemeyeceğimiz, bir çok alanda yerini başka bir şeyle dolduramayacağımız bir enerjidir. Elektrik kesintisi durumunda yarım kalan işlerimiz dolayısıyla nasıl da isyan ettiğimiz hepimizin malumudur.
Peki bu enerji türüne neden bu kadar bağımlıyız, bunun bir alternatifi yok mudur? Elektrik gerçekten temiz enerji midir? Yıllardır bu meslekle uğraşan birisi olarak, gelin hep birlikte bu soruların cevabını araştıralım.
Değerli okurlarım, elektrik tarihi kayıtlara göre ilk olarak 1752 yılında keşfedildi ve dünya’daki ilk elektrik santrali de, İngiltere’nin Cragside şehrinde William George Armstrong tarafından 1878’de kuruldu. 1882 yılında New York’ta Thomas Edison tarafından Pearl Street Elektrik Santrali açıldı. Bu tarihten günümüze kadar da, her geçen gün daha da gelişerek hayatımızın her alanında yer almaya devam etmektedir.
Elektrik enerjisinin avantajlarını düşündüğümüzde, bunlardan en önemlisi naklinin kolay olmasıdır. Fosil yakıtlar gibi bir yerden başka bir yere taşınması için hareketli bir vasıtaya gerek yoktur. Sadece kablo dediğimiz iletken malzemenin tesisiyle enerji aktarımı sağlanabilmektedir. Aslında başlı başına bir teknoloji olan ve fizik kurallarına göre -atomun elektronlarının birinden diğerine akması- şeklinde izah edilebilen elektriğin diğer bir avantajı da, kullanım kolaylığı sağlamasıdır. Düşünün, mutfakta kullandığımız bir çok cihaz ve makine elektrik ile çalışır. Doğalgaz kombisini bile elektrikle kontrol etmekteyiz. Sanayide bir çok makine elektrik enerjine ihtiyaç duyar. Elektriğin bir başka avantajı da maliyetinin düşük olmasıdır diyebiliriz. Malumunuz olduğu üzere günümüzde artık otomobiller başta olmak üzere bir çok ulaşım ve nakil vasıta araçları, elektrik enerjisiyle çalışır durumda tasarlanmaya ve üretilmeye başlamıştır. Ayrıca bu yöntem, hem gürültü hem de hava kirliliği açısından doğa dostu olarak rağbet görmektedir.
Şimdi, bu değerlendirmede son bahsettiğimiz konuyu biraz açalım. Elektrikle çalışan araçları çoğaltıp, akaryakıt ile çalışanları azaltır yada ileride bir gün tamamen ortadan kadırırsak, mantıken araçlardan egzost gazı çıkmayacak ve hava kirlenmeyecek. Evet burası doğru, ama bu araçların kullanacağı elektriği elde ederken de, hangi yöntemi kullandığımız önemli değil mi?
TÜİK (Türkiye İstatistik Kurumu) verilerine göre, 2020 yılında ülkemizde üretilen elektrik enerjisinin %34,5 i kömür, %23,2 doğalgaz ve sıvı yakıtlar, %25,5 hidroelektrik (barajlar) ve %16,8 de yenilenebilir enerji (güneş ve rüzgar) den elde edilmektedir. Yani biz hala, %57,7 gibi bir oranda fosil yakıtla elektrik elde etmekteyiz. Bu da kömür ve doğalgaz gibi yakıtların, santrallerde kullanılmak suretiye yine doğa kirliliğine sebep olmaktadır.
Konuyu biraz daha açmak gerekirse bir de işin başka bir boyutu daha var. Yine TÜİK (Türkiye İstatistik Kurumu) verilerine baktığımız zaman, ülkemizde 2022-Ocak ayı itibariyle trafiğe kayıtlı toplam taşıt sayısı 25 milyon 321 bin 937. Yani elektrikliye dönüşen her araç için daha fazla elektrik enerjisine ihtiyaç var. Bilindiği gibi doğalgaz ve kömür yakıtlı santrallerin elektrik üretmesi, üretilen elektriği masum kılmıyor. Neticede elektrik enerjisi burada üretilirken de doğaya kirli gazlar bırakılıyor. Peki biz fazladan üretmemiz gereken enerjiyi nereden üreteceğiz? Barajlardan mı, güneş ya da rüzgardan mı? Yoksa kirliliğe sebep olan doğalgaz, kömür gibi maddelerden mi? Barajları çoğaltabilseydik zaten şu anda petrol, doğalgaz ve kömüre gerek kalmazdı. Ayrıca yurtdışına büyük miktarda döviz borçlanmazdık. Güneş ve rüzgar santrallerini arttırabilirsek belki o zaman mantıklı olabilir ama görüldüğü kadarıyla o işte biraz yavaş ilerliyor. 2010 yılında bu oran %1,9 iken, 2020 yılına gelindiğinde %16,8 e gelmiş durumda.
Sonuç olarak geldiğimiz noktada, eğer biz tamamen elektrikli araçlara yöneleceksek, elektrik üretimini de doğayı kirletmeden yapmamız lazım. Eğer doğacak olan enerji açığını fosil yakıtları kullanarak elde etme yoluna gidersek, sonuç temiz enerji anlamında şimdikine göre çok ta farklı olmaz. Asıl yapılması gereken bir an evvel Hidrolik, RES, GES vs. gibi yöntemlere önem vermek. Aksi takdirde temiz enerji söylemi sadece kulağa hoş gelen sözlerden ibaret olur.
Facebook Yorum
Yorum Yazın