Merhaba sayın okurlar,
Bugünkü makalemizde de, insanların hayattaki istem dışı davranışlarından olan “sevinç” ve “hüzün” kardeşlerle ilgili bir inceleme yapmayı amaçlıyorum.
Sevinç dediğimiz şey, duygusal bir coşku. Her zaman haz alarak yaşadığımız bu duygu, yerinde ve dozunda olduğunda vücudumuzun mutluluk hormonları salgılamasıyla ömrümüzün adeta uzadığı bile söylenmekte. Ancak biraz soğukkanlı olmakta fayda var. Aşırı bir sevinç insanı sağlığından edebilir, ya da insan sevincini kontrol edemezse çevresine veya kendine zarar da verebilir.
Sevinç heyecan yaratır, bazen de mantıklı düşünmemizi engelleyebilir. Bazı sevinç gösterilerinde silah atmak, araçlarla çevreyi rahatsız etmek, alkol almak gibi bazı hoş olmayan davranışlar, sevincin yerini üzüntüye bırakabilir.
Üzüntü ise sevilmeyen, istenmeyen bir duygudur. Üzüntü, insanın kişiliğini aşağıya çeker, kişiyi öz güven konusunda düşürebilir. Oluşan o hüzün ve matem havası insanın maneviyatında büyük tahribat yaratır.
Bu yüzden duygusal konulara her zaman hazırlıklı olmalıyız. Bunlarda hayatın getirdiği olumsuzlukların olabileceğine hazır olmalıyız.
Sevinç ve hüznün kardeş olduğunu söyledim. Evet, sevinçten gülebilir ya da ağlayabiliriz. Hüzün de aynı şey. Üzülüp de ağlayabiliriz ya da gülebiliriz. Hani derler ya; “Sinirden gülüyorum” Onun gibi bir şey bunlar, istem dış hareketler. O anda insan karakterinin ne tepki vereceğini kestiremeyebiliriz.
Siz okurlara yine bir münazara konusu çıkardım…
Beni dinlediğiniz için teşekkür ederim. Hoşça kalın.
Facebook Yorum
Yorum Yazın