Sayın okuyucular, sayın hemşehrilerim.
Sizlerle bu hafta çok farklı bir konuyu konuşmak istiyorum.
Bu konuyu devletimizin içinde bulunduğu bu problemden etkilendiğim için ele almak istedim.
Suriyeli sığınmacılar (ya da misafirler demek istiyorum), şimdi ne olacak? Merak ediyorum. Sığınmacıları alırken belki hayır dualarını aldık, belki hayatları kurtuldu ve Türk devletine teşekkür ettiler. Peki şimdi “Gidin” derken ne diyecekler? Bize beddua mı edecekler? Yoksa gitmek istemeyecekler mi? Yoksa onlara kötülük edip, onları tekrar zor günlere mi gönderiyoruz? Devlet olarak; sevap mı işledik, yoksa günaha mı gidiyoruz?
İşte şu anda kalıplaşmış, klişeleşmiş bazı atasözleri var. Örneğin; “Gel demek kolay, git demek zor.” Eğer bu sözleri unutmamış olsaydık daha dikkatli davranır, bu duruma düşmemek için gereken önlemleri alırdık. Bizler de özel hayatlarımızda böyleyiz. Kendimize bir iş ortağı buluruz, sonra da o iş ortağından nasıl ayrılabiliriz diye yollar ararız. Güzel başlayan ortaklık, dargınlıkla bitiyor. Kendimize bir eş buluyoruz, kadın veya erkek, çok heyecanla, fakat bazen acele etmiş oluyoruz. Doğru düzgün anlaşmadan daha sonra ayrılık oluyor. Bu örnekler çoğaltılabilir. Peki ne yapmalıyız? İşte o çok önemli duygularımızın esiri oluyoruz. Sadece duygu değil, mantık birliktelikleri olmalı. Duygularımızı bir yana bırakıp, doğruyu yanlışı düşünüp, iyi ve doğru kararlar vermeliyiz.
Arkadaşlıklar da böyle. Arkadaşını çok iyi tanımadan ona kefil olursun, ya da bazı sırlarını verirsin, işte ne oldu? Acele ettik. Duygularımıza yenik düştük, mantıklı davranmadık. Acele etmeden iyi anlayıp dinleyeceğiz. Kafamıza yatarsa, sırrımızı vereceğiz. Fedakarlık yapacağız. Bu örnekler çoğaltılabilir.
En doğrusu duygusallık değil, mantık ağırlıklı düşüneceğiz.
Bir daha yaptığımız hatanın altında kalır, çıkış yolları ararız.
İşte yine o cümle; “Gel demek kolay, git demek zor.”
Beni dinlediğiniz için teşekkür ederim. Hepinize iyi günler dilerim. Hoşça kalın.
Saygılarımla…
Facebook Yorum
Yorum Yazın