Merhaba sayın hemşehrilerim, sayın okurlar.
Bugün size bahsetmek istediğim konu son zamanlarda benim de şahit olduğum bir mesele. İnsanlar arasında tahammülsüzlük. Sanki toplumu geren ortak bir mesele varmışçasına kimse kimseyi taşıyamıyor. Yani “Bu kişi benim yakınım, benim eleştirimi taşır. Bu kişi yaşı küçük, ses çıkarmaz.” dememeli. Kimse kimseye tahammül edemiyor.
Yine konu dönüp dolaşıp kültürlü kişi, olgun kişi olmaya dayanıyor. Halbuki hiçbirimiz dört dörtlük değiliz. Mutlaka bazı eksiklerimiz var. Birbirimizin eksiğini tamamlama amaçlı birbirimize bazı eleştiriler getirsek, eksiklerimizi söylesek kötü mü olur? Dost acı söyleyendir. Ama öyle bir tahammülsüzlük var ki; alternatif bir fikre bile açık değiliz.
Bir tartışmayı bile bir anda kutuplaştırıp kırıcı bir hâle getiriyoruz. Eleştirilerin sanki bizi küçük düşürdüğünü zannedip bir aşağılık kompleksi duygusuna kapılıyoruz. “Acaba ben beceriksiz, yetersiz biri miyim?” diye düşünüyoruz. Demiyoruz ki; kimse dört dörtlük değil. Hepimizin eksik bir tarafı vardır. Herkes birbirinin bildiğini bilmeyebilir. O kişi de başka bir konuda daha iyidir. Bu böyledir.
Yaşadığımız mahalle bir şehir değil. Çok kalabalık bir yer değil. Burada hepimiz birbirimizi biliriz. Burada ya komşuyuz, ya akrabayız, ya da bir yakınımızın yakınıyız. Onun için kimse kimseye egolu olmadan bir dostluk havasında yaşamalıyız. Öyle ki; her an birbirimize zengin fakir demeden, ihtiyaç duyabiliriz.
Şu üç günlük dünyada birbirimizi küçük şeylerden üzmemize gerek var mı?
Aslında konuştuğumuz bu meseleyi hepimiz biliriz; benimkisi hatırlatma olsun, muhabbet olsun.
Zaten ekonomik şartlardan dolayı millet olarak zor günler geçiriyoruz. Hepimizin biraz daha tahammülü olmasını dilerim.
Haftaya görüşmek üzere. Hoşça kalın…
Facebook Yorum
Yorum Yazın