Sevgili okurlar, sevgili dostlar. Sizlere mümkün olduğunca değişik konularla gelmeye çalışıyorum. Takdir edersiniz ki, aynı ya da birbirine benzer konular bir süre sonra insanda bıkkınlık yaratıyor. O yüzden bugün biraz magazinsel bir sohbet yapalım istedim. Konumuz da dedikodu olsun.
Hiç birimiz dedikoduyu sevmeyiz. Hepimiz karşıyız, ama dedikodu yapmadan da duramıyoruz. Bir de hanımlar kusura bakmasınlar, dedikoduyu yalnız sadece hanımlar yapıyor gibi bir algı insanların kafasına yerleşmiş. Aslında hiç öyle değil. Dedikoduyu hepimiz yapıyoruz. Genellikle birbirimiz ile karşılaştığımızda biri sorar, “Nasılsın” diye, (Samimiyetsizliği ile) diğeri de “İyiyim” (Samimiyetsizliği ile) cevap verir.
İşte böyle bir yerdeyiz. Çünkü hiçbiri içten değil. Hepsi laf olsun diye konuşma. Birkaç kişi bir araya geldiğimizde duyduğumuz bir haberi hemen anlatmaya başlarız, Konuşurken biri aradan çıkıp "Dedikodu yapmayalım beyler" (yada bayanlar) der. Diğer bir kişi de; "Hayır canım, muhabbet yapıyoruz, dedikodu değil ki bu" der. Halbuki, bal gibi dedikodu.
Dedikodu nedir? Dedikodu birileri hakkında aleyhte konuşmaktır. Peki madem dedikodu yapmadan duramıyoruz, gelin bunu tatlıya bağlayalım.
Hani bazen olumlu yönde, örneğin yuva yıkılmasın, kavga çıkmasın diye yalan söyleriz ya. İşte bunlar yapıcı, zararsız yalanlar. Biz bu yalanlara “Beyaz yalanlar” diyoruz.
Dedikodu da, kişinin hakkında güzel, olumlu yapıcı şeyler söylediğimizde bu dedikoduların adına “Beyaz dedikodu” diyelim. En azından kötü bir şeyler yapmıyoruz diyerek ruhen huzurlu oluruz. Yoksa dedikodu hayatın bir gerçeğidir. Buna bir kılıf uydurmazsak kendimizi suçlu hissederiz.
Müsaade ederseniz, ben de bir dedikodu yapayım. Biz küçükken biri yalan söylediğinde, “Yalancının mumu yatsıya kadar yanar” derdik. Artık o mum hiç sönmüyor. Çünkü yerine ampul takmışlar.
Sizlerle muhabbet ettik. Lütfen kimse alınganlık göstermesin.
Hepinize teşekkür ederim, hoşçakalın.
Facebook Yorum
Yorum Yazın