© Ay Türk Haber 2022

Kemal Okuyan: İktidar Gezi’deki ’halk iradesi’ne düşman

Türkiye Komünist Partisi Genel Sekreteri Kemal Okuyan, dünkü Gezi Davası’nda verilen hapis cezaları ve yankılarına ilişkin soL’un sorularını yanıtladı.

Türkiye Komünist Partisi Genel Sekreteri Kemal Okuyan, dünkü Gezi Davası’nda verilen hapis cezaları ve yankılarına ilişkin soL’un sorularını yanıtladı.

”TKP bu davalara hukuk açısından yaklaşmadığı gibi haklı-haksız diye de tasnif etmiyor. Bunlar tamamen iktidarın ihtiyaçları doğrultusunda ortaya çıkmış ve o şekilde bağlanmış durumda. Kuşkusuz Gezi’yi diğer davalardan ayıran, büyük bir halk hareketini mahkum etme girişimidir” ifadelerini kullanan Okuyan, ”Bir kere Gezi’yi mahkum etmeye dönük her girişime karşı siyasi, kitlesel, hukuki tavır alınmalı. Gezi’ye katılan milyonlarca kişi Mücella Yapıcı ve diğer arkadaşlara sahip çıkmak zorunda. Buna ek olarak düzen muhalafetinin Türkiye toplumunu kişiliksizleştirici çabalarına karşı artık daha fazla geç olmadan harekete geçilmelidir” vurgusunda bulundu.

Gezi Davası’nda mahkeme heyeti kararı açıkladı ve Osman Kavala’ya ağırlaştırılmış müebbet hapis cezası, Mücella Yapıcı, Çiğdem Mater, Hakan Altınay, Can Atalay, Mine Özerden, Yiğit Ali Ekmekçi ve Tayfun Kahraman’a 18’er yıl hapis cezası verildi. Öncelikle bu kararı hukuki açıdan nasıl değerlendirmek gerek?



İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 3. Ceza Dairesi tarafından bozulan bir önceki kararın tüm sanıklar için ”beraat” olduğunu hatırlayacak olursak, kararın hukuki kısmına ilişkin söylenebilecek hiçbir şey olmadığını hemen anlarız. Hep söylediğimiz gibi, AKP döneminin bütün siyasi davaları hükümsüzdür. Tamamı için geçerli. TKP bu davalara hukuk açısından yaklaşmadığı gibi haklı-haksız diye de tasnif etmiyor. Bunlar tamamen iktidarın ihtiyaçları doğrultusunda ortaya çıkmış ve o şekilde bağlanmış durumda. Kuşkusuz Gezi’yi diğer davalardan ayıran, büyük bir halk hareketini mahkum etme girişimidir.



İktidarın davanın bu şekilde karara bağlanmasını ısrarla istemesinin arkasında ne yatıyor?

Tek bir neden yok. Ama sabit, temel bir neden var. AKP ve Erdoğan Haziran Direnişi’ni hiç ama hiç içine sindiremedi. Sürekli ”millet iradesi” diyen bir iktidarın ”halk iradesi”ne duyduğu inanılmaz öfkeden söz ediyorum. Bu nedenle Gezi’deki büyük ölçeği, dayanışma ruhunu, kirletilemeyen ideolojik-siyasi doğrultuyu adım adım unutturmak, onun yerine Gezi’yi bir komploya indirgemek, polisiye bir vakaya dönüştürmek istiyorlar. Buna koşut bir başka olgu ise intikam duygusu. Haziran Direnişi yenilmedi, sönümlendi. Bu anlamda AKP’nin içinde kaldı rövanş duygusu. İktidar Gezi’de ortaya çıkan ”halk iradesi”ne düşman.



Bunun dışında güncel siyasetle ilgili bir yanı var mı söz konusu kararın?

Bu aşamadan sonra Türkiye’de hükümetin her tasarrufu güncel siyasetle ilişkili olacaktır. Bu aslında birkaç yıldır böyle. AKP karşısındaki koalisyonu, 4’lü, 6’lı ittifakı dağıtmak için uğraşıyor. Yapılan her şey buna indirgenemez ama yapılan her şeyde bir de böylesi bir boyut var. Ayasofya’nın ibadete açılması buna örnektir. AKP Millet İttifakı’nın içindeki gerilimleri derinleştirmek istiyor. HDP’ye dönük hamleler de, buna indirgenemese de benzer bir amaca da hizmet ediyor. Gezi Davası’nda çıkan mahkumiyet kararlarının Millet İttifakı’nın iç dokusuna zarar vereceğini hesap ediyorlar. Doğal böyle düşünmeleri, Gezi’ye dönük ilk yargı sürecinde Ali Babacan ile Ahmet Davutoğlu diğer AKP’lilerle beraber davacılar arasındaydı.



Millet İttifakı bu hamleyi boşa düşürür mü?

Millet İttifakı iktidarın bu tür hamlelerini hep ”boşa düşürüyor.” Şöyle: Kılını kıpırdatmıyor, sesini çıkarmıyor, sesini çıkaranları Erdoğan’a hizmet etmekle suçluyor ve kendi boşa düşüyor! Çünkü onun karakteri bu. Başka bir şey bekleyenler saf olmalı. Kendi içlerinden birkaç çıkıntı sese izin verecekler, sonrasında sandığı işaret edecekler. İşin gerçeği, Gezi Direnişi ile Millet İttifakı arasında bir ilişki yok. İlişkiyi Erdoğan kurmak istiyor.



CHP bunu Erdoğan’ı geriletmek için bir olanak olarak değerlendiremez mi?

Önce kitlesel tepkilerin ortaya çıkmasını engelleyecek, sonra ”Türkiye’de adalet yok” diyeceklerdir. Bunu zaten batılı emperyalist ülkeler de diyor. Çünkü kitlesel tepkileri bir kez ”provokasyon” ve ”AKP’ye hizmet” ile yaftaladılar. AKP de bu krediyi sonuna kadar kullanıyor. Ayrıca Erdoğan ekonomik zorlukların gündemden biraz olsun düşmesini, ”bu ülkede özgürlük ve adalet yok” söyleminin Millet İttifakı’nın başat gündemi haline gelmesini özellikle ister. Bunu sermaye sınıfı ve emperyalistler de ister. Çünkü yoksulluk bugünkü toplumsal düzenin sorgulanmasına neden oluyor. Bu nedenle özgürlük mücadelesini mutlaka ve mutlaka sermaye egemenliğine karşı mücadelenin bir parçası haline getirmemiz gerekiyor.



Peki bu noktaya nasıl gelindi?

Şöyle gelindi. Haziran Direnişi yavaş yavaş geriye çekildiğinde halkta en küçük bir umutsuzluk yoktu. Yeniden sokağa çıkma azmi de gözleniyordu. Kuşkusuz aynısını tekrar anlamında değil. Ancak Türkiye’de geniş bir kesim mücadele etmenin önemini kavramış, uyanık hale gelmişti. Ve bir kez daha Türkiye’de yurtsever ve laik duyarlılığı olan bir uyanış, özgürlükçülüğü liberalizme bırakmama iradesi gösteriyordu. İşte o noktada sandığı işaret eden bir müdahale başladı. Bu müdahalenin aklı sermaye sınıfınından icraatı CHP’dendi. Gezi Direnişi’ni sandığa kitlerken bir de üstüne Ekmeleddin gibi bir gölge düşürdüler. Ve bu hep böyle devam etti.



Basın ama özellikle batı basını Gezi Davası’nı Osman Kavala’ya daraltma niyetinde. Bunu nasıl açıklıyorsunuz?

Osman Kavala yıllardır içeride, bir de üstüne dün ağır bir ceza aldı. Ona ilişkin bilinen değerlendirmelerimizi burada tekrarlamayı uygunsuz bulurum. Gezi Davası baştan aşağıya gerçek üstü. Kavala’yla sınıfsal ve ideolojik karşıtlığımız bugünün Türkiyesi’ndeki bir saçmalığa kayıtsız kalacağımız anlamına gelmez. Ancak şu bilinmelidir: bir sermayedar olarak Kavala’nın Gezi Davası’nın sembol ismi haline dönüştürülmesi, Haziran Direnişi’ne gölge düşürmeye dönük bir başka hamledir ve AKP açısından çok akıllıcadır.



Peki ne yapılması gerektiğini düşünüyorsunuz?

Çok şey. Bir kere Gezi’yi mahkum etmeye dönük her girişime karşı siyasi, kitlesel, hukuki tavır alınmalı. Gezi’ye katılan milyonlarca kişi Mücella Yapıcı ve diğer arkadaşlara sahip çıkmak zorunda. Buna ek olarak düzen muhalafetinin Türkiye toplumunu kişiliksizleştirici çabalarına karşı artık daha fazla geç olmadan harekete geçilmelidir. TKP, ”Erdoğan gitsin de ne olursa olsun” diyen bir kafanın Erdoğan’ın ömrünü uzattığını defalarca söyledi. Ne yazık ki haklı çıkıyoruz. Ülkesini, halkını düşünen, AKP’yle gerçekten derdi olan, burjuva muhalefetinden kopmak zorundadır. Gezi Davası’nı bile ”hepimiz birleşelim” tantanası için malzeme yapanlar ülkeyi kurtaramaz. Doğrultusu, yönü, iddiası, heyecanı, farkı olmayan bir muhalefete bel bağlamak tuzağa düşmektir. Ve bu 1 Mayıs şimdi daha büyük bir anlam kazanmıştır. Herkes bu 1 Mayıs’ta patronlara, sermaye egemenliğini, onun hükümetine, emperyalizme karşı durmak için üzerine düşeni yapmalıdır.


Kaynak: (BHA) - Beyaz Haber Ajansı

İlginizi Çekebilir

TÜM HABERLER