EÜ’de “Kırgız Yazı Dilinin Ortaya Çıkışı” konuşuldu
GÜNDEMEge Üniversitesi (EÜ) Türk Dünyası Araştırmaları Enstitüsü tarafından ”Kariyer Söyleşileri” kapsamında ”Siyaset ve Toplum İlişkileri Çerçevesinde Kırgız Yazı Dilinin Ortaya Çıkışı” konulu söyleşi gerçekleştirildi. Çevrimiçi olarak düzenlenen söyleşinin moderatörlüğünü EÜ Türk Dünyası Araştırmaları Enstitüsü Türk Dili ve Lehçeleri Anabilim Dalı Öğretim Üyesi Doç. Dr. İbrahim Şahin yaptı. Söyleşiye konuşmacı olarak Kırgızistan - Türkiye Manas Üniversitesi Türkoloji Bölümü Başkanı Prof. Dr. Burul Sagınbayeva katıldı.
Ege Üniversitesi (EÜ) Türk Dünyası Araştırmaları Enstitüsü tarafından ”Kariyer Söyleşileri” kapsamında ”Siyaset ve Toplum İlişkileri Çerçevesinde Kırgız Yazı Dilinin Ortaya Çıkışı” konulu söyleşi gerçekleştirildi. Çevrimiçi olarak düzenlenen söyleşinin moderatörlüğünü EÜ Türk Dünyası Araştırmaları Enstitüsü Türk Dili ve Lehçeleri Anabilim Dalı Öğretim Üyesi Doç. Dr. İbrahim Şahin yaptı. Söyleşiye konuşmacı olarak Kırgızistan - Türkiye Manas Üniversitesi Türkoloji Bölümü Başkanı Prof. Dr. Burul Sagınbayeva katıldı.
Kırgız Türklerinin tarih boyunca diğer Türk boyları gibi değişik alfabeleri kullandıklarını belirten Prof. Dr. Burul Sagınbayeva, ”Bugünkü bilgilere göre Kırgız Türklerinin kullandığı ilk alfabe, eski Türk Runik yazısı, yani Orhun – Yenisey alfabesidir. Kırgız Türkleri, 6’ncı ve 8’inci yüzyıllar arasında Runik alfabesini kullanırken, 8’inci yüzyılda Uygur alfabesine geçtiler. 10’uncu yüzyıldan 20’nci yüzyılın ilk çeyreğine kadar ise Arap alfabesini kullandılar” dedi.
Prof. Dr. Sagınbayeva, ”Eskiden Kırgızların yaşadığı bölgelerde, Güney Sibirya’da, Altay’da, Yenisey’de en eski yazıtların bulunması, Kırgızların da bu tür yazıtlarla ilgisi olduğunu göstermektedir. Eski Türk yazıtları konusunda uzman olan S.E. Malov, Yenisey yazıtlarının eski Kırgızlar ve onların zengin kültürleri hakkında yeterli bilgi veren yazılı bir kaynak olduğunu vurgulamaktadır. Kırgızların herhangi bir devlet, büyük güç yaratmadığı ve eski yazılı anıtlarla ilgilerinin olmadığı şeklindeki ideolojik görüş, onların tarihlerini ve yazılı anıtlarını incelemelerine izin vermemiştir. Konuyu gündeme getiren bilim insanları, milliyetçi ve ırkçı damgası yemişlerdir” diye konuştu.
Kırgız Türklerinin, Sovyet döneminin ilk yıllarında diğer Türk boyları ile ortak bir Arap alfabesi kullandığını söyleyen Prof. Dr. Sagınbayeva ”1923 ve 1924 yıllarında Sovyet hâkimiyeti içerisindeki bütün Türk boyları için Arap alfabesi temelinde düzenlenmiş alfabeler kabul edildi. Bu adımların temelinde Türk boylarının dilini ve kültürel birliğini birbirinden uzaklaştırmak yatıyor. Artık Orta Asya’da Kazak Türkçesi, Kırgız Türkçesi ifadeleri kullanılmıyor. Kazakça, Kırgızca, Tatarca gibi farklı farklı yeni milli diller oluşturuldu” dedi.
Kırgız alfabesi hazırlanırken Rusçanın ön plana çıktığını söyleyen Prof. Dr. Sagınbayeva, ”Kırgız alfabesi hazırlanırken, Kırgız dilinin doğal içyapısının dikkate alınmadığı, Rus dilinin kurallarının ön plana çıkarıldığı durumlar var. İmla kuralları da Rus bilim adamlarının gösterdiği gibi hazırlanmış ve kabul edilmiş. Bu durum, hem yazı dili ile konuşma dilinin arasındaki farkların ortaya çıkmasına sebep olmuş, hem de Kırgız dilinin öğreniminde pek çok zorlukları beraberinde getirmiştir. Kırgız Türkçesinin resmî dil olarak ilan edilmesi konusundaki çalışmalar 1980’li yılların ortasında başladı. Kırgız Türkçesinin resmi dil olma meselesi açıkça ele alınmaya başlandıktan sonra devlet otoritelerinin de desteğiyle, Kırgız aydınları ve dil bilimcileri tarafından, kullanım alanları yeterince daralan Kırgız Türkçesinin sorunlarının çözümlenmesi için yoğun çalışmalar başlatıldı. Özel bir komisyonun çalışmaları neticesinde taslaklar hazırlandı ve 1989 yılında Kırgız parlamentosunda Kırgız Dil Kanunu kabul edildi. Kanunun kabulü ile birlikte Kırgız Türkçesi, devletin tüm alanlarında resmi dil olarak kullanılmaya başlandı” diye konuştu.
Kaynak: (BHA) - Beyaz Haber Ajansı
İlginizi Çekebilir